1. Denizin Çağrısı 1. Denizin Çağrısı İsmail, giderek derinleşen bir bunalımla boğuşan genç bir öğretmendi. Sanki deniz onu çağırıyormuş gibi, karşı konulmaz bir açık deniz özlemi içindeydi. Gündelik hayatı bulaşık suyu kadar tatsız tuzsuz olmuştu; öğretmek ve var olmaktan ibaret tekdüze bir döngü.Bir gün, İsmail bardağı taşıran son damlanın düştüğüne karar verdi. Bir balina avı gemisine tayfa olarak yazılacaktı. Elbette rahat bir iş değildi, daha çok tehlikelerle dolu zorlu bir maceraydı, ama bu onun için monotonluktan kurtuluş biletiydi. Çantasını topladı, tebeşir ve ders kitaplarını bir kenara fırlattı ve İstanbul'un tanıdık sokaklarına veda etti.İşte tam bu noktada işler karıştı. İsmail gece yarısı İzmir'e vardığında, cepleri kumda oynayan bir çocuğun elleri kadar boştu. Lüks hanlar onun için gökteki yıldızlar kadar uzaktı, bütçesinin çok ötesindeydi.Ama biliyor musunuz? O kadar da kötü sayılmazdı. Kasabanın, İsmail'i başka bir çağa adım atmış gibi hissettiren kendine has bir denizci havası vardı. Yıpranmış yüzleri ve gür sakallarıyla yaşlı denizciler, yüzlerindeki kırışıklıklara binlerce hikaye kazınmış gibiydi.Etrafı keşfederken İsmail, Balinacılar Mescidi denilen bir yere rastladı. Burası sıradan bir cami değildi. İçeride gördüğü şey midesini altüst etti. Duvarlarda mezar taşlarını andıran mermer levhalar vardı, ama bunlar denizden dönemeyen denizciler içindi. Bu, yeni mesleğinin tehlikelerini hatırlatan buz gibi bir duş etkisi yarattı. Ama bu onu korkuttu mu? Hayır, bizim İsmail daha sağlam yapılıydı.Geceyi geçirecek bir yer arayan İsmail, sonunda Fıçıcı Han adında bir yer buldu. Petri Tabut adındaki hancı ( güven vermeyen bir isim, değil mi? ), ona hanın tıka basa dolu olduğunu söyledi. Ama sonra aklına çılgınca bir fikir geldi. İsmail'in, kafatasını satan bir zıpkıncıyla aynı yatağı paylaşabileceğini önerdi. Evet, yanlış duymadınız. Kafatasını satıyordu.İşte oradaydı, yabancı bir odada yatağında uzanmış, zihni yelkenli bir tekneden daha hızlı çalışıyordu. Oda her an daralıp genişliyor gibiydi, gıcırdayan döşeme tahtaları ve tuzlu deniz kokusu bu beklenti atmosferini daha da güçlendiriyordu. Açık denizlerde onu bekleyen tüm maceraları düşünüyordu - fırtınalar, balinalar, tayfa arkadaşlığı.Beklerken İsmail'in hayal gücü alıp başını gitti ve gizemli oda arkadaşının türlü görüntülerini canlandırdı. Bu zıpkıncı nasıl biriydi? Anlaşabilecekler miydi, yoksa İsmail geceyi tek gözü açık mı geçirecekti? Ve gerçekten, bu "kafatasını satma" meselesi de neydi?Bu denizci kasabasının manzaraları, sesleri ve kokularıyla çevrili bir halde yatarken, İstanbul'un tanıdık sokakları bir ömür kadar uzakta görünüyordu. Sıradan hayatından kaçmak istemişti ve görünüşe göre umduğundan fazlasını bulmak üzereydi.İsmail, zihni uçsuz bucaksız denizlerin ve devasa balinaların hayalleriyle dolu bir şekilde uykuya dalmak üzereyken, ani bir ses onu gerçeğe döndürdü. Kapı gıcırdayarak açıldı ve odaya bir gölge düştü. Gizemli oda arkadaşının nihayet geldiğini anlayan İsmail'in kalbi küt küt atmaya başladı.
Okumak için İndirin