Akademi koridorları heyecan içinde çalkalanıyordu.Challenger, gür sakalı ve çılgın fikirleriyle her daim sıra dışı bir tipti. Ama bu sefer çizmeyi aşmıştı sanki. Kayıp şehir Atlantis'i bulduğunu ya da Marslılarla tokalaştığını söylese bu kadar şaşırtıcı olmazdı.Tepkileri görmeliydiniz. Kimi yaşlı profesörler gözlerini öyle bir deviriyorlardı ki, gözlerinin tepede kalacağından endişelendim. Bazıları el altından fısıldaşıyor, muhtemelen Challenger'ın ne zaman pes edeceğine dair iddiaya giriyorlardı.Ancak hiç kimse, Profesör Summerlee kadar yüksek sesle itiraz etmiyordu. Summerlee ve Challenger yıllardır birbirlerine üstünlük taslamaya çalışıyorlardı. İki ihtiyar kedinin mahalle kavgası gibiydi adeta. Summerlee, Challenger'ın iddiasını duyar duymaz, aç bir aslanın et parçasına saldırması gibi üzerine atladı.Ya Challenger? Geri adım atmak şöyle dursun, daha da hırslanıyordu. Akranları ondan şüphelendikçe, o daha da inatlaşıyordu. Ağzına lezzetli bir kemik geçirmiş bir buldogu andırıyordu.Derken Challenger, herkesi şaşkına çeviren bir hamle yaptı. Eleştirmenlerine Güney Amerika'ya düzenlenecek bir keşif gezisine katılmaları için rest çekti. Sanki onlara "Hodri meydan!" diyordu. Oda öyle bir sessizliğe büründü ki çıt çıkmıyordu.Bir an için kimse bu teklifi kabul etmeyecek gibi göründü. Ama sonra, yavaş yavaş, birkaç gözü kara - ya da belki de saf - kişi öne çıktı. Summerlee tabii ki en öndeydi.Keşif gezisi duyuldukça, halkın hayal gücü ateşlendi sanki. Herkes bu konuyu konuşuyor, Challenger'ın bir dahi mi yoksa zırdeli mi olduğunu tartışıyordu.İşte oradaydılar, bilim insanları ve şüphecilerden oluşan bu karışık grup, hayatlarının macerasına atılmaya hazırdı. Durdurulamaz bir güç olan Profesör Challenger'ın önderliğinde, bilinmeyene doğru yelken açıyorlardı.Yola çıkmaya hazırlanırken havadaki heyecanı hissedebiliyordunuz. Bir uçurumun kenarında durmak gibiydi, ayak parmaklarınız kenarda, kalbiniz güm güm atıyor, bilinmeze doğru atlamaya hazırlanıyorsunuz.Ancak hareket günü yaklaştıkça tuhaf şeyler olmaya başladı. Challenger daha esrarengiz, daha gergin bir hal aldı. Sanki bir şey onu ele geçirmişti; geç saatlere kadar çalışıyor, haritaları inceliyor ve kendi kendine mırıldanıyordu. Ne planlıyordu? Diğerlerinin bilmediği neyi biliyordu? Ekip yolculuğa hazırlanırken, içlerine bir kurt düşmeye başladı.