Thames Nehri'nde demirleyen Nellie adlı yelkenli, huzurlu bir akşamüstü manzarasına tanıklık ediyordu. Güneş batarken gökyüzü altın rengine bürünmüş, suyun üzerinde uzun gölgeler oluşturmuştu. Gemideki bir grup denizci, ilginç bir gece geçireceklerini hissederek yerleşiyordu. Aralarında binlerce hikayesi olan tecrübeli denizci Charles Marloww, Şirketler Müdürü, Avukat ve Muhasebeci vardı - hepsi kendi alanında başarılı insanlardı.Işık azalıp ilk yıldızlar belirirken Marlow boğazını temizledi. Havada yoğun bir merak vardı. Hepimiz Marlow'un Afrika macerasını duymak için sabırsızlanıyorduk.Marlow, keşif ve sömürgeleştirme üzerine konuşmaya başladı. Antik Roma'nın yaptıklarıyla günümüz Avrupa ülkelerinin eylemleri arasında bağlantı kurdu. Adeta tarihin büyük resmini çiziyor gibiydi.Ardından Londra'nın derinliklerine daldı. Anlattığına göre, Londra bir zamanlar karanlık ve esrarengiz bir yermiş. Düşüncesi bile tüyler ürperticiydi. Hepimizin çok iyi bildiği bu canlı şehir, bir zamanlar Afrika'nın en ücra köşeleri kadar bilinmez ve ürkütücüymüş.Derken Marlow haritalardan söz etmeye başladı. Ama sıradan haritalardan değil - henüz keşfedilmemiş bölgelere, o boş alanlara takıntılıydı. Konuşmasından anlaşılıyordu ki, haritadaki bu boş noktalar onu çağıran sirenler gibiydi.Bu harita tutkusu lafta kalmadı. Onu oldukça cesur bir adım atmaya itti. Afrika'daki Belçikalı bir ticaret şirketinde buharlı gemi kaptanı olarak işe girdi. Düşünsenize, hayatınızı toplayıp bilinmeyene doğru yola çıkmayı?Marlow hikayesinin derinliklerine indikçe hepimiz her kelimeye kilitlenmiştik. Thames Nehri etrafımızda sessizce akıyor, kararan ışıkta gizemli bir hal alıyordu.Hava serinlemeye başlamıştı ama kimse fark etmemişti. Kendimizi Marlow'un hikayesine kaptırmış, onu Afrika'da bekleyen balta girmemiş ormanları ve bilinmeyen tehlikeleri hayal ediyorduk.O konuşurken, Kongo'nun nemli topraklarının kokusunu alabildiğime, bunaltıcı sıcağı hissedebildiğime ve ormanın alışılmadık seslerini duyabildiğime yemin edebilirim. Afrika'dan bahsederken Marlow'un sesi değişti - kısmen heyecan, kısmen korku ve başka bir şey.Bir zamanlar İngiliz gücünün ve keşiflerinin simgesi olan Thames Nehri, şimdi bizi Marlow'un hikayesine bağlıyor, karanlık bir şerit gibi onun anlatısının derinliklerine akıyordu.Marlow'un hikayesinin bizi derinden sarsacağını, uygarlık, insanlık ve insanların kalplerinde gizlenen karanlık hakkında bildiğimizi sandığımız her şeyi alt üst edeceğini bilmiyorduk.Marlow derin bir nefes alıp kısa bir süre sustu. Gözleri uzaklara, nehrin karanlığının ötesine odaklanmış gibiydi." Her şey Brüksel'de başladı,"dedi, sesi alçak ve yoğundu." Şirket'le sözleşmemi orada imzaladım. Ama şunu söylemeliyim ki, Brüksel'deki ofisten Afrika'nın kalbine gitmek. başlı başına bir maceraydı." Sırada ne olduğunu duymak için hepimiz daha da yaklaştık. Marlow daha Afrika'ya ayak basmadan ne gibi zorluklarla karşılaşmıştı? Ve