On yaşındaki yetim Jane Eyre'ın ev diyebileceği bir yer yoktu. Gateshead Hall'da yaşıyordu ama burası sıcak bir yuva olmaktan çok uzaktı. Zavallı çocuk, teyzesi Bayan Reed ve kuzenleri John, Eliza ve Georgiana ile kalıyordu. Jane için her gün adeta mayın tarlasında yürümek gibiydi.Teyzesi Bayan Reed buz gibi bir kadındı. Ölen kocasına Jane'e bakacağına söz vermişti ama buna içerliyordu. Jane'i aile işlerinden uzak tutmak için her bahaneyi kullanır, kızı yok sayardı.Reed'in çocukları da farklı değildi. On dört yaşındaki John, tipik bir zorbaydı, hatta daha beteriydi. Jane'e eziyet etmekten zevk alırdı. Eliza ve Georgiana yumruk atmasa da, soğuk tavırları ve ters bakışları bir o kadar can yakıcıydı.Bir gün işler çığırından çıktı. Jane kütüphanede gizlice kitap okuyarak huzur bulmaya çalışırken John onu yakaladı ve çılgına döndü. Babasının eşyalarına dokunmaya hakkı olmadığını söyleyerek kitabı Jane'e fırlattı. Kitap Jane'in kafasına sert bir şekilde çarptı. Acı keskindi ama yıllardır maruz kaldığı duygusal şiddetle kıyaslanamazdı. Jane'in içinde bir şeyler koptu ve ilk kez karşı koydu. John'a bağırıp onu itti.Gürültüyü duyan Bayan Reed koşarak geldi ve tabii ki John'dan yana tavır aldı. Jane açıklamaya çalıştı ama teyzesi dinlemedi bile. Yüzü taş gibi ifadesizken hizmetçilere Jane'i götürmelerini emretti.Kırmızı oda, Jane'in kabuslarını süsleyen bir yerdi. Amcası Reed'in öldüğü odaydı ve hayaletinin orada dolaştığına dair ürkütücü hikayeler anlatılırdı. Jane anahtarın çevrildiğini duyduğunda, o loş ve kasvetli odada yapayalnız kaldığını hissetti.Oda etrafında daralıyor, perdeler ve mobilyalar sessiz yargıçlar gibi üzerine geliyordu. Jane'in zihni allak bullak oldu, gölgelerin kıpırdadığını gördü, her köşeden fısıltılar duydu.Artık dayanılmaz hale gelmişti. Jane'in kalbi deli gibi atıyor, nefes alamıyordu ve sonra. her şey karardı.Jane gözlerini açtığında kendi yatağındaydı. Aile doktoru Bay Lloyd onu muayene ediyordu. Jane'e iyi davranan nadir yetişkinlerden biriydi.Bayan Reed'in gözleri parladı. Baş belası yeğeninden kurtulma fırsatını yakalamıştı.Jane yatakta yatarken, yaşadıklarının etkisiyle hala bitkindi ve kafası karışıktı. Bilinmeyenden korkuyordu elbette. Ama içinde küçük bir umut kıvılcımı da vardı. Belki de Lowood'daki hayat, Gateshead'deki sürekli eziyetten daha iyi olabilirdi.Bayan Reed telaşla Jane'i göndermek için hazırlık yaparken, genç kız gözlerini kapatıp farklı bir hayatın hayalini kurdu. Biraz şefkat görebileceği ya da en azından sürekli kötü muameleden uzak olabileceği bir hayat.Günler geçtikçe Jane'in beklentisi arttı. Birkaç parça eşyasını topladı, kendisine iyi davranan birkaç hizmetçiyle vedalaştı ve yolculuğa hazırlandı. Yola çıkmadan önceki gece yatağında uyanık yatıyor, aklı sorularla doluydu. Lowood nasıl bir yer olacaktı? Öğretmenler iyi olacak mıydı?Jane huzursuz bir uykuya dalarken, Lowood'a varışının umduğu gibi sıcak bir karşılama olmayacağını bilmiyordu.