Fransa Kralı 14. Louis'nin uykularını kaçıran bir sırrı vardı. Bu sır, sıradan bir iskelet değil, Philippe adında yaşayan, nefes alan bir ikiz kardeşti. İkiz sahibi olmak kulağa hoş gelebilir ama Louis için bu bir kabustu.Louis buna asla izin vermeyecekti. Zekice olduğu kadar acımasız bir plan yaptı. Philippe'i Paris'teki o devasa, ürkütücü kale Bastille'e kapattırdı. Ancak kardeşini hapsetmek Louis'ye yetmedi.Philippe'e demir bir maske takmasını emretti. Geçici bir süre için değil, sürekli. Düşünsenize, birinin kafasına metal bir kova geçirip kaynatmak gibiydi.Haber Paris'te çığ gibi yayıldı. Herkesin dilinde bu gizemli maskeli mahkum vardı. Söylentiler aldı başını gitti. Kimileri onun yanlış yatak odasında yakalanan bir soylu olduğuna yemin ediyordu. Diğerleri ise bakılamayacak kadar çirkin bir canavar olduğunu iddia ediyordu.Bu olaylar yaşanırken, ünlü Silahşörler tüm bu kargaşadan habersiz kendi hayatlarını sürdürüyorlardı. Hatırladınız mı o adamları? Sağda solda kahramanlık yapan kabadayıları?Mesela Athos'u ele alalım. Eskiden gözü pek asilzadelerin sembolüydü, cazibeyi ve tehlikeyi bir arada barındırırdı. Şimdiyse? Kılıcını bahçe makasıyla değiştirmişti. Comte de la Fère olmuş, taşradaki malikanesinde sakin bir hayat sürüyordu. En büyük görevi oğlu Raoul'u yetiştirmekti.Porthos'a gelince, o hayata daha da büyük bir iştahla sarılmıştı. Gösterişli şatosuna çekilmiş, günlerini avlanarak, ziyafet çekerek ve keyif sürerek geçiriyordu. Bir zamanlar kötü adamlarla dövüşmek için kullandığı o efsanevi gücünü şimdi koca yemek tabaklarını taşımak ve devasa şarap fıçılarını kaldırmak için kullanıyordu.Her daim kurnaz olan Aramis ise bambaşka bir yol tutturmuştu. Silahşör üniformasını rahip cübbesiyle değiştirmiş ve kilise basamaklarını yıldırım hızıyla tırmanmıştı. Göz açıp kapayıncaya kadar Vannes Piskoposu oluvermişti.Bu ayrılmaz dostlar birbirlerinden uzaklaştıkça, efsanevi kahramanlıkları da unutulmaya yüz tuttu.Bu arada Kral 14. Louis, Fransa'yı adeta bir çömlekçi gibi yeniden şekillendirmekle meşguldü. Genç kral gücünü pekiştiriyor, herkesin kimin patron olduğunu anlamasını sağlıyordu. Her şeyin kendi istediği gibi olmasını, soru sorulmamasını isteyen bir hükümdara dönüşüyordu.Silahşörlerin sönmekte olan dünyası ile 14. Louis'nin yükselen mutlakiyetçiliği arasındaki tezat çarpıcıydı. Bir yanda yaşlanan kahramanlar, kılıçları tozlanırken sakin hayatlarına alışıyorlardı.Tüm bunların merkezinde, Bastille'de saklı tutulan Philippe vardı. Demir maskenin ardında hapsolmuş Philippe, Louis'nin saltanatını ayakta tutan sırların ve yalanların canlı bir simgesiydi.Demir Maskeli Adam'ın hikayesi sadece bir mahkum ya da zalim bir cezalandırma değildi. Güç, kimlik ve bazılarının tahtı korumak için ne kadar ileri gidebileceğiyle ilgiliydi.Ancak kaderin cilveleri bambaşkadır. Tam da Silahşorların maceraları masal gibi görünmeye başlamışken, Paris'te bir şeyler olmak üzereydi. Değişim rüzgarları esiyordu ve eski kahramanlarımızı yeniden olayların içine çekecekti. Kendi hallerinde yaşarken, bir sonraki büyük maceranın kapıda olduğundan habersizlerdi.